18 Haziran 2011 Cumartesi

sınav bitti

o çok beklenen sınav bitti. yani büyük kısmı. hala fen sınavım duruyor.
peki ben ne yaptım bu yıl. sadece kıçımı büyüttüm. iki satır test çözmedim sonrada vicdan azabı diye tutturup hiç dışarı çıkmadım. ev okul dershane. tabi ilk üç ay bunların arasında yurtta vardı. ama annem hasretime dayanamadı. yurtta eğlenceli günlerim oldu daha doğrusu yurt okul arası kullandığım tramway ve metroda. "bu vagonların hangisi güngörene gidiyor acaba" diye soranlarmı dersiniz yoksa köye gittiklerinde metroya bindik diye hava atacak olan teyzelermi dersiniz. hangi birini anlatayım. hele o turistler o masumlar.. sultanahmete gitmek isterken kendilerini bağcılarda bulan zavallılar. ingilizcemde yoktuki yardım edeyim.
lise bitti. mezunda olduk taktıkta kepimizi giydikte cüppemizi. peki ne oldu başımız göğemi erdi. yok efenim herşey aynı. bir arpa boyu bile yol alamadık.

5 Eylül 2010 Pazar

herşey boş



ne yazıkki hayallerin gerçekleşmesi bile hayal kırıklığı yaşatıyormuş insana. ben bu kadar ucuz, basit birşeyin mi peşinden koşmuşum diyor insan kendine. ve yaptıklarına verdiği emeklere acıyor tabi. o yüzden hayallerin hayal olarak kalması en doğrusu bence. bu gün bunu kanımın son damlasına kadar hissettim desem yeridir.

4 Eylül 2010 Cumartesi

anlamsız bir yazı


"her şey sen olsun şu dünyada ve olmasın sen olmayan dünya da."(kitabı-ı aşk)
aşık kelimesinin sarmaşıkla aynı anlamı taşıdığını öğrendğim kitaptan bir cümle..(neden söyledimki şimdi bunu yazacaklarımla hiçbir ilgisi yok)
aşkı tatmayalı uzun zaman olmuş-17 yılcık-
ne bu aşk nasıl bir şey neler hissettirir insanlara. kulaktan dolma laflarla aşkı hep acı çekiş olarak duydum. bu insanlar mal mı acı çekmek istiyorlar. hayatımızın odak noktası resmen.. hiçbir şarkı şiir kitap film yokki içinde aşk geçmeyen...
bu zamana kadar kendimi kapattım aşka. çünkü inanmıyorum ben aşkın olduğuna. insanlar egolarına "aşk" etiketini yapıştırmayı seçiyorlar sadece.

offf puff



monoton bir günün daha sonunda yazıyorum bu satırları. şimdi kardeş benim dersane bu haftasonu açılıyor diye babamın zoruyla işten çıkarıldım. yani muhteşem iş hayatım sona erdi. ama karga bokunu yemeden uyanmaya aynen devam...
herneyse efendim şimdi bu yıl son yılım ya, aile meclisi toplanmış bunu konuşup bir karara varmışlar ; beni yurda yazma kararı... annemle bu gün gidip ölüm fermanımı imzaladık yani ön kayıt işlemi tamamlandı.
tramvaya bindik bu sefer annem yanımda ya hiç uyumuş numarası falan yapmıyorum. ama annem bana 4-5 yaş muamelesi yapıyor. sonra gözüm yana kaydı, ne göreyim... 2 çocuklu bir aile. adam poşetten bir sürahi ve cam bir su bardağı çıkardı.. işte o an yurdum insanı bu dedim kendime tabi koltuklarım kabararak değil.
annemde yurtta kadın müdürü buldu ya başladı gelmişini geçmişini her bi haltını anlatmaya. bir ab kendimden geçip gülme krizine girmiştimki kendime getiren annem oldu. beynimi sikti bütün gün. o konuştukça ben sinirlendim ama ne faydaki sesimi çıkaramadım. bir şey desem üstüne bin şey derdi çünkü. tramvayda dalgınlıkla pasomu kaybetmişim. NOT: üstünde bir klozet kapağı resmi vardır bulan olursa haber versin lütfen..
hep salga geçtiğim en kötü şey geldi başıma; kıçım terledi. ve ben o halimi bilmeden mahallede dolandım-güya havalı- eve gelip durumu farkedince çikulataya verdim kendimi.
bir baktım gece olmuş. azcık balkonda takılayım dedim. aptal,orospu komşunun aptal,orospu yeğni sabah namazı kaçta okunuyor diye sordu; sahura kalkacakmışta küçük fahişe.. 4.30 gbi falan dedim ayak çekti 4.30 gibi değil tam olarak kaçta dedi. bende el hareketlerimi ve konuşmamı asabileştirerek ne bileyim lan git internettten bak dedim. sonra küçük orospumuz içeri kaçtı. bende dişlerimi fırçalamaya banyoya gittim.
macunu diş fırçasına sürdüm diş fırçasınıda ağzıma götürdüğüm an bazı sesler duydum. acapa aklım bana oyun mu oynuyo diye düşünürken bizim mahallede olay eksik olmaz dedim ve macunlu halimle cama fırladım. sarhoşun teki 2-3 gençle kavga ediyor. kavganın asıl nedeni sarhoşun durup dururken sataşması. ama camdaki balkondaki o kadar milletin ağzı torba değilki büzesin. sataşma oldu kız kavgası ordan kan davası vs vs..
o kadar olay var ortada polis yok. meğersem polis olayı görmüş görmemezlikten gelmiş. ee onlarda insan tabi tırsmaları normal..olay bittikten yarım saat sonra olay yerine gelmeleri ve olayla hiçbir ilgisi olmayan insanları tartaklamaları ne kadar normalsa o da o kadar normal.

8 Ağustos 2010 Pazar

canım sıkkın: başlangıç

canım sıkkın: başlangıç: "sabah tekefonun çaldığını duydum ama bir türlü gözümü açamadım sonra derin uykuma kaldığım yerden devam ettim. aradan ne kadar geçti bilmi..."

başlangıç



sabah tekefonun çaldığını duydum ama bir türlü gözümü açamadım sonra derin uykuma kaldığım yerden devam ettim. aradan ne kadar geçti bilmiyorum, her sabah olduğu gibi babam bir bardak buzlu suyu enseme boşalttı. uyanmamak elde değildi artık. "uyandım baba tamam" diyorum "yok ayağa kalkacaksın" diyor. çaresiz bende gözlerim kapalı dikildim ayağa. ve ikinci öldürücü darbe.. diğer elindeki suyuda yüzüme serpti. yaptığı işkencelerin devamının geleceğini bildiğimden tamamen uyandım. üstümü değiştirdim kahvaltı yapmak için mutfağa geçtim. babam her sabah olduğu gibi o malum soruyu sordu " elini yüzünü yıkadınmı kızım" yine çaresiz banyoya yöneldim "yıkamadım yıkamıycamda" desem kafamı klozete sokmakla tehdit edeceğini biliyordum. hazır yeri gelmişken isim amcam olan "klozet kapağından" bahsedeyim, neden klozet kapağı olduğumdan. yüzümü yıkamaktan pek hoşlanmam, özelliklede sabahları. bu yüzden yaklaşık 11 yıldırlı-yani hatırladığım kısmı 5-6 yaşımdan beri- klozet kapağıyla yüzyüze geliyorum ve onu artık kendimmiş gibi hissetmeye başladım. zaten en iyi dostumda o klozet. neyse efendim oraya sonra değineceğim. elimi yıkayıp yüzümede yıkanmış görünümü vermek için ıslattıktan sonra kahvaltı masasına oturdum. annemde yine o klişe söylemlerine başladı:
"bu yıl son kızım, üniversiteyi kazanmalısın. bu yazı iyi değerlendirmen gerekiyordu ama sen yan gelip yattın."
"lan uyuttuğunuzmu var yan gelip yatayım. her sabah karga bokunu yemeden buzlu suyla uyandırılmaktan bıktım. hem ben belki üniversite okumak istemiyorum" diyesim geliyor ama yapamıyorum işte.
 "markette çalışmaya başladım ya anne, en azından boş durmadım" demekle yetiniyorum sadece."
bu sefer konuşan babam oluyor:
"çok büyük bir şey yaptın sanki. markette çalışacağına oturup ders çalışsaydın"
sonra ikisi birden akrabaların, komşuların çocuklarından bahsediyor. yok efendim bilmem kimin oğlu falanda üniversiteyi bilmem kimin kızı filanca üniversiteyi kazanmış.....
"sırf ben kazanınca millet çocuklarına benden bu şekil bahsedip çocukların beynini sikicekler diye kazanmıyacağım" demek için ağzımı açıyorum ne çareki kelimeler boğazımda kalıyor. öksürmeye böğürmeye başlıyorum ve sonra anlıyorumki boğazımda kalan bir tek kelimeler değil onun yanında koca bir zeytin çekirdeğide var. onlar konuşmalarını sürdürürken bende kaçıp markete gidiyorum.
işte bunlarıda marketin kapısında otururken karalıyorum deftere. çünkü yarım saat erken gelmiş bulunmaktayım. market hala kapalı.. sol elim anlamadığım bir sebepten dolayı kanıyor. kesin tramwaydaki yaşlı teyzenin ahı tuttu.
şimdi kardeş tramvaya ilk durakta bindiğimden oturacak yer sıkıntısı çekmiyorum. sonrasında tramvay çok doluyor. millet yer istiyor. bende kimseye yer vermemek için uyumuş numrası yapıyorum. yine aynı şekil gözlerimi kapayıp cama yasladım başımı kulağımdada kulaklık. tramvay tıklm tıklım dolmuş durumda. biri arkamdan kafama vurdu. bana o şekilde davranılmasına çok uyuz olmuştum. dönüp arkamı sinirli bir şekilde "ne var" diye bağırdım. yaşlı teyze "yerini bana ver" dedi. "bende verilcek yer yok" dedim. sonra tramvaydakiler yer vermedim diye beni ayıplamaya başladılar. en çok kızdığı şeyse 20-25 yaşlarında olup kıçını kaldırıp yer vermeyen insancıkların beni ayıplamaya çalışması. "hacı ben yer vermedim ayıplayacağına sen götünü kaldır yer ver" diyesim geliyor ama tramvaydan atılmamak için sustum. bu millet böyle kardeşim kendisine bakmadan başkasını eleştirmeye dünden meraklı.
market açılıyor kardeş görüşürüz sonra.