5 Eylül 2010 Pazar

herşey boş



ne yazıkki hayallerin gerçekleşmesi bile hayal kırıklığı yaşatıyormuş insana. ben bu kadar ucuz, basit birşeyin mi peşinden koşmuşum diyor insan kendine. ve yaptıklarına verdiği emeklere acıyor tabi. o yüzden hayallerin hayal olarak kalması en doğrusu bence. bu gün bunu kanımın son damlasına kadar hissettim desem yeridir.

4 Eylül 2010 Cumartesi

anlamsız bir yazı


"her şey sen olsun şu dünyada ve olmasın sen olmayan dünya da."(kitabı-ı aşk)
aşık kelimesinin sarmaşıkla aynı anlamı taşıdığını öğrendğim kitaptan bir cümle..(neden söyledimki şimdi bunu yazacaklarımla hiçbir ilgisi yok)
aşkı tatmayalı uzun zaman olmuş-17 yılcık-
ne bu aşk nasıl bir şey neler hissettirir insanlara. kulaktan dolma laflarla aşkı hep acı çekiş olarak duydum. bu insanlar mal mı acı çekmek istiyorlar. hayatımızın odak noktası resmen.. hiçbir şarkı şiir kitap film yokki içinde aşk geçmeyen...
bu zamana kadar kendimi kapattım aşka. çünkü inanmıyorum ben aşkın olduğuna. insanlar egolarına "aşk" etiketini yapıştırmayı seçiyorlar sadece.

offf puff



monoton bir günün daha sonunda yazıyorum bu satırları. şimdi kardeş benim dersane bu haftasonu açılıyor diye babamın zoruyla işten çıkarıldım. yani muhteşem iş hayatım sona erdi. ama karga bokunu yemeden uyanmaya aynen devam...
herneyse efendim şimdi bu yıl son yılım ya, aile meclisi toplanmış bunu konuşup bir karara varmışlar ; beni yurda yazma kararı... annemle bu gün gidip ölüm fermanımı imzaladık yani ön kayıt işlemi tamamlandı.
tramvaya bindik bu sefer annem yanımda ya hiç uyumuş numarası falan yapmıyorum. ama annem bana 4-5 yaş muamelesi yapıyor. sonra gözüm yana kaydı, ne göreyim... 2 çocuklu bir aile. adam poşetten bir sürahi ve cam bir su bardağı çıkardı.. işte o an yurdum insanı bu dedim kendime tabi koltuklarım kabararak değil.
annemde yurtta kadın müdürü buldu ya başladı gelmişini geçmişini her bi haltını anlatmaya. bir ab kendimden geçip gülme krizine girmiştimki kendime getiren annem oldu. beynimi sikti bütün gün. o konuştukça ben sinirlendim ama ne faydaki sesimi çıkaramadım. bir şey desem üstüne bin şey derdi çünkü. tramvayda dalgınlıkla pasomu kaybetmişim. NOT: üstünde bir klozet kapağı resmi vardır bulan olursa haber versin lütfen..
hep salga geçtiğim en kötü şey geldi başıma; kıçım terledi. ve ben o halimi bilmeden mahallede dolandım-güya havalı- eve gelip durumu farkedince çikulataya verdim kendimi.
bir baktım gece olmuş. azcık balkonda takılayım dedim. aptal,orospu komşunun aptal,orospu yeğni sabah namazı kaçta okunuyor diye sordu; sahura kalkacakmışta küçük fahişe.. 4.30 gbi falan dedim ayak çekti 4.30 gibi değil tam olarak kaçta dedi. bende el hareketlerimi ve konuşmamı asabileştirerek ne bileyim lan git internettten bak dedim. sonra küçük orospumuz içeri kaçtı. bende dişlerimi fırçalamaya banyoya gittim.
macunu diş fırçasına sürdüm diş fırçasınıda ağzıma götürdüğüm an bazı sesler duydum. acapa aklım bana oyun mu oynuyo diye düşünürken bizim mahallede olay eksik olmaz dedim ve macunlu halimle cama fırladım. sarhoşun teki 2-3 gençle kavga ediyor. kavganın asıl nedeni sarhoşun durup dururken sataşması. ama camdaki balkondaki o kadar milletin ağzı torba değilki büzesin. sataşma oldu kız kavgası ordan kan davası vs vs..
o kadar olay var ortada polis yok. meğersem polis olayı görmüş görmemezlikten gelmiş. ee onlarda insan tabi tırsmaları normal..olay bittikten yarım saat sonra olay yerine gelmeleri ve olayla hiçbir ilgisi olmayan insanları tartaklamaları ne kadar normalsa o da o kadar normal.